Hayat | Konular | Kitaplık | İcatlar | İletişim

Kavramlar Üzerine Evolüsyon-Evrim

Evolüsyon (evolution) terimi Türkçe bilim literatürüne bu yüzyılın başlarında tekamül, yakın zamanda ise "evrim" şeklinde çevrilerek girmiştir ve hâlen, hangi disiplinde kullanılırsa kullanılsın genellikle bu şekilde karşılanmaya devam etmektedir. İlmî tartışmaya konu olan bir teori çerçevesinde evrimin biyolojik bir hâdise olduğu iddia edilir, fakat jeolojik zaman ölçeğinde gerçekleştiği kabul edildiğinden deney-gözlem-istatistiki analiz-sentez sürecine girmez. Dolayısıyla tabiî bitimler açısından ilmî bir isbatı da yoktur. Yani Popper'in de dediği gibi evrim teorisi bilimsel bir teori değildir; çünkü bu teoriyle ileri sürülen hâdisenin aksini ispat etmek mümkün değildir; aksini ispat etme şansı veya imkânı bulunmayan (aksi ispat edilemeyen değil) bir teori de ilmî nitelik kazanamamaktadır.

Latince "evolutio" (gülün bir bohça gibi yaprak yaprak açılması) ndan gelen evolüsyon kelimesi, sözlük mânâsı itibariyle, tedricî değişim veya gelişmeyi ifade etmektedir. Bilimsel anlamda ise biyoloji, paleontoloji, embriyoloji, mukayeseli anatomi ve genetik gibi disiplinlerde çeşitli mânâları ifade için kullanılmakta olup, terminolojik bir karakter arzetmektedir. Anglo-sakson ve Fransız bilim literatüründeki kullanılış şekillerine baktığımızda şunları görürüz:

1. Genel-Birbirini takip eden çeşitli hareketler: Bir uçağın şehrin üstündeki evolüsyonları halkı korkuttu; patencinin evolüsyonlarını ilgiyle izledi.

2. Askerlik-Yer değiştiren birliklerin yaptığı hareketler: Tatbikat esnasında birliklerin evolüsyonu başarılıydı.

3. Tıp-Bir hastalığın farklı safhaları: Romatizması yıl boyunca değişik bir evolüsyon gösterdi.

4. Biyoloji-Çevre şartlarının tesiri altında gelişen tabiî seleksiyona ve ayrıca genetik mutasyonlara bağlı olarak canlının belli bir zaman içinde geçirdiği temel değişimlerin (transformasyon) bütünü.

5. Paleontoloji-Aynı canlı türüne ait fosillerin farklı jeolojik dönemlerde geçirdiği ileri sürülen veya türden türe geçişi sağladığı iddia edilen değişim süreci.

6. Jeomorfoloji-Bir coğrafik birimin (dağ, vadi, nehir, vs.) zaman içerisinde geçirdiği değişiklikler: Büyük Menderes nehir yatağının, Kuvaterner dönemin son beşbin yılındaki evolüsyonu.

Görüldüğü gibi, günümüz batı bilim literatüründe evolüsyon terimi o kadar farklı disiplinlerde, farklı hâdise ve süreçleri ifade için kullanılmaktadır ki, bunların herbirinin bize evrim kelimesiyle anlatılmak istenen mânâyı (biyoloji ve paleontolojide türden türe geçiş) ifade etmek için kullanıldığını söyleyebilmek mümkün değildir. Buna paleontolojiden müşahhas bir misâl verelim: Morfojenetik veya ontojenetik evolüsyon terimiyle, geçmiş jeolojik dönemlerde yaşamış (halen yaşıyor da olabilir) belli bir türe ait bir ferdin doğduğu andan olgun hale gelinceye kadar geçirdiği dış görünüş (morfoloji) değişiklikleri anlatılmak istenir. Meselâ yumurtadan yeni çıkmış bir yavru dinozorun ve aynı türe ait daha olgun formların fosillerinin oluşturduğu seriye morfojenetik seri (veya büyüme serisi) denir. Bu seri incelenerek, dinozor türünün yavru dinozor safhasından olgun safhaya kadar nasıl bir büyüme gösterdiği ortaya konabilir. İşte bu büyüme süreci morfojenetik evolüsyon olarak adlandırılmaktadır. Fakat, görüldüğü gibi, bu süreçte evrim terimi kullanılarak iddia edilen biyolojik hâdise sözkonusu değildir. Şu halde, buradaki evolüsyon kelimesini Türkçe'ye tabiî ki evrim şeklinde tercüme edemeyiz. Bunu ancak morfojenetik gelişme veya morfojenetik değişim şeklinde çevirmek mümkündür. Zira yukarıda da değindiğimiz gibi, evrim kelimesi bugün sınırlı bir anlam ifade eden ideolojik ağırlıklı bir terimdir.

Bir başka misal paleoantropobiyoloji'den verilebilir:

Ortak bir atadan itibaren insan kafatası yapısı (brakisefal, dolikosefal gibi) ve deri rengi (beyaz, siyah, sarı, kızıl gibi) farklılaşma göstermiştir. Bu değişim süreci antropobiyolojik terminolojide evolüsyon terimiyle ifade edilmektedir. Fakat bu gerçekten bizim "evrim" den anladığımız hâdiseye mi karşılık gelmektedir ve dolayısıyla Türkçe'ye evrim şeklinde aktarılabilir mi?!... İnsan kendisine biyolojik mânâda insan türü dedirten özellikleri itibariyle hangi kafatası yapısına ve deri rengine sahip olursa olsun her durumda yine insan değil midir?!...Şu halde İnsan türünün kendi içinde gösterdiği bu gibi değişiklikler evrim terimiyle değil, ancak paleoantropobiyolojik adaptasyon terimiyle ifade edilebilir. Yani, İnsanın gösterdiği farklı kafatası yapıları ve deri renklen bütün insanların tek-ortak atasının yaratılıştan sahip olduğu ve taşıdığı genetik potansiyelin içinde mevcut olup bu potansiyel, jeolojik zaman içinde iklim, coğrafya, bitki örtüsü gibi fizikî çevre şartlarının ve bunlarda meydana gelen değişikliklerin tesiriyle canlı bünyesine farklı şekillerde yansımıştır. Meselâ, uzun kafatası yapısıyla karakterize olan dolikosefal gruptan farklı olarak yuvarlak kafatası yapısı gösteren brakisefal grup, muhtemelen büyükbaş hayvancılığın gelişmesiyle ağırlık kazanan süte dayalı (laktoz ve kalsiyum) beslenmeye, genetik potansiyelin verdiği bir cevap olarak ortaya çıkmıştır. Zaten canlılar bu potansiyele sahip olarak yaratılmış olmasalardı, yaşadıkları çevrenin şartlarında (ısı, ışık, beslenme, korunma, vs.) meydana gelen en küçük değişimler karşısında bile varlıklarını sürdüremez ve nesillerini devam ettiremezlerdi. Nitekim jeolojik devirlerde zaman zaman görülen çevre şartlarındaki çok âni ve köklü değişiklikler birçok canlı türünün yeni şartlara uyum sağlayacak vakti bulamadan kısa sürede yokolmasına yolaçmıştır (bunun en tipik misâli dinozorların toplu yokoluşlarıdır). Dolayısıyla burada tür içinde sınırlı adaptatif (uyum sağlayıcı) bir değişim sözkonusudur. Bir başka ifadeyle, diğer canlılar gibi insan da taşıdığı bu genetik potansiyelle çok farklı çevre şartlarına intibak edebilecek bir biyolojik kabiliyette yaratılmıştır. Kutup bölgelerinin -70°C sıcaklığında yaşayan Eskimo da bir insandır, +120°C sıcaklığın görülebildiği Gobi çölü çevresinde yaşayan Moğol da bir insandır. Bu bir adaptasyon hâdisesidir ve insan yapısındaki çeşitli değişikliklerle ortaya çıkmıştır, fakat bu adapte olma süreci evrim kelimesinin Türkçe bilim literatüründe ifade ettiği dar mânânın dışında kalan ve başka bir terimle adlandırılması gereken bir süreçtir. Yeri gelmişken şunu da belirtmek gerekir ki, çevre şartlarının tesiri, türün kendi içinde gösterdiği değişikliklerde bir şart-ı adi hükmündedir. Yani, zaman içinde farklı insan ırklarının meydana gelmesinde görüldüğü gibi, türün kendi sınırları içinde farklılıkların ortaya çıkmasındaki temel sebep canlı türünün sahip olduğu genetik potansiyel olup, çevre şartları sadece bu potansiyeli tür sınırları içinde harekete geçirici bir rol oynamıştır.

Afrika veya Arabistan gibi ekvator kuşağında veya yakın sıcak bölgelerde yaşayan insan türüne ait bir ferdin, dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan aynı türe ait bir başka ferde göre daha kısa zamanda büluğ çağına erişmesi, yani ilmî mânâda daha süratli bir fizyojenetik evolüsyon göstermesi de aynı şekilde, evrim kelimesiyle değil, fizyojenetik gelişme terimiyle ifade edilebilir ancak.

Sonuç itibariyle diyebiliriz ki, bugüne kadar evrim kelimesini kullanmak durumunda kalan, farklı biyoloji ve paleontoloji felsefe ekollerinin önlerindeki en önemli ve ilk halledilmesi gereken mesele, bilimsel terminolojide bir standardizasyon geliştirmek (terimler sözlüğü hazırlanması gibi) ve kavram karışıklığını gidermek olmalıdır. Hangi biyolojik veya paleontolojik süreci ve kavramı, hangi terimle ve dolayısıyla hangi mânâda ifade etmemiz gerektiği konusunda artık kesin belirlemeler yapmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde durum, (bugün olduğu gibi) gerek batıdaki bilimsel çalışmaları aktarırken, gerek kendi aramızda yazılı ve sözlü iletişimde bulunurken körlerle sağırların birbirini ağırlamasından öteye gitmeyecektir. Halbuki insan kelimelerle düşünmekte, kavramlar da kelimelerle ifade edilmektedir. Türkçe'ye çevrilirken çevirenlere genellikle evrimden başka birşey düşündürtmeyen evolüsyon kelimesi ise, batı literatüründe aslında tek bir mânâyı ifade etmemektedir ve evrim kadar da sabıkalı değildir. Bütün bu yanlış anlamaların sorumlusu, genel olarak düşünmeyi sevmeyen, özellikle de kavramlar üzerinde kafa yormaktan kaçınan kolaycı bilim (!) adamları olsa gerek.


Kategoriler

- bilim - teknoloji - insan - icat - uzay - dünya - güneş - fizik - bitki - bilgisayar - internet - yaratılış - bilim adamı - nasa - ay - atmosfer - su - iletişim - evren - gezegen - kanser - enerji - Işık - gen - kara delik - CERN - Yüzyılın deneyi - mucit - Nobel Fizik ödülleri - atom - beyin - deney - tarih - Ana Britannica - DNA - astronomi - oksijen - biyoloji - matematik - İcatlar - elektrik - zaman - telefon - genetik - yildiz - göz - virüs - bakteri - teori - cep telefonu

MollaCami.Com